Giriş

Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Ubeydullah, ona Said b. Ebu Saîd, ona babası, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kadınlarla şu dört şey için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği için, dindarlığı için. Bunlardan dindar olanını seçersen mutlu olursun."


Açıklama: Burada, kendisiyle evlenilecek olan bir kadında aranması gereken dört özellik zikredilmektedir. Şüphesiz bunlar hemen ilk akla gelenlerdir. Daha başka özellikler de zikredilebilir. İlk üç özellik olan zenginlik, güzellik ve asalet, önemli olmakla birlikte sürekli kalıcı vasıflar değildir, geçicidir. Dördüncü özellik olarak zikredilen dindarlıktan maksat, huydur, ahlâk ve tabiattır. İnsanın güzellik ve zenginlik gibi özellikleri kalıcı olmamasına mukabil, huyu ve tabiatı kalıcıdır. İnsanın ahlakını ve tabiatını değiştirmesi çok zordur, bu özellik ölünceye kadar kendisiyle beraber olur. Bu bakımdan mutlu bir aile kurmak için adayların birbirleri hakkında geçici özelliklerine değil, sürekli ve kalıcı olan özelliklerine dikkat etmeleri, kendi mutlulukları açısından önem ifade eder.

    Öneri Formu
11872 D002047 Ebu Davud, Nikah, 2

Ebû Davud şöyle dedi: Hüseyin b. Hureys el-Mervezî şu notu yazıp bana gönderdi: Bize el-Fadl b. Musa, ona el-Hüseyin b. Vâkıd, ona Umare b. Ebu Hafsa, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) rivayet etmiştir: Bir adam Hz. Peygamber'e geldi ve karım, kendisine uzanan hiçbir eli geri çevirmiyor dedi. Hz. Peygamber de "boşa onu!" dedi. Bu sefer adam ama nefsimin onun peşinden gidebileceğinden korkuyorum dedi. O zaman Rasulullah (sav); "Öyleyse ondan faydalan!” buyurdu


Açıklama: “Kendisine uzanan hiçbir eli geri çevirmiyor” cümlesi iki manaya hamledilmiştir. Birine göre; kadın namusunu korumuyor, fuhuş yapıyor. Diğerine göre de kadın ailenin malını yeterince korumuyor, kim isterse veriyor demektir. Bu görüşlerin her ikisi de tenkide açıktır. Kadın eğer fâhişe idiyse, Hz. Peygamber’in “onunla evliliğine devam et” demesi makul değildir. Kaldı ki bu durumda Hz. Peygamber’in ona ya iftira cezasını vermesi ya da mulâane ahkâmını uygulaması gerekirdi. İkinci ihtimale göre kadının çok cömert biri olduğu, ne bulursa dağıttığı, her isteyene verdiği düşünülecek olursa, şüphesiz cömertlik boşanmayı gerektiren bir kusur değildir, aksine bir fazilettir. Dolayısıyla bundan dolayı Hz. Peygamber’in “karını boşa!” demesi de makul değildir. Bu ifâde ile kadında bulunan gayri ciddilik, ahlakî gevşeklik, herkesle senli-benli olabilen yapısının, bir kadında bulunması gereken vakar ve ağırbaşlılığın onda bulunmadığının kastedilmiş olması da muhtemeldir. Bu hadîsi tahric edenlerden biri olan Nesaî, “Râvilerden biri bunu İbn Abbas'a ref' etti, diğeri ref' etmedi. Bu hadîs sâbit değildir” demiştir. Bu değerlendirmenin de ciddiye alınması gerekir.

    Öneri Formu
11877 D002049 Ebu Davud, Nikah, 3, +

Bize Ahmed b. İbrahim, ona Yezid b. Harun, ona Mansur b. Zâzân'ın kız kardeşinin oğlu Müstelim b. Said, ona Mansur b. Zâzân, ona Muâviye b. Kurre, ona da Ma'kıl b. Yesar rivayet etmiştir: Bir adam Hz. Peygamber'e (sav), en güzel ve soylu bir kadın buldum, ama çocuk doğurmuyor, onunla evlenebilir miyim? diye sordu. Hz. Peygamber de, "hayır!" diye cevap verdi. Sonra adam ikinci defa geldi, Hz. Peygamber yine "hayır" dedi, üçüncü defa gelince de şöyle buyurdu: "Seven-sevilen ve doğurgan olan kadınlarla evlenin. Çünkü ben sizlerin çokluğu ile diğer ümmetlere karşı iftihar edeceğim."


Açıklama: “Vedûd” kelimesi; seven ve sevilen kişi anlamına gelir. Bu kelime aynı zamanda Allah’ın isimlerinden biridir. Sevgi ve muhabbet kökünden gelmektedir; ya ism-i fail olarak seven yahut da ism-i mef’ûl olarak sevilen kişi demektir. Muhtemelen burada da her iki manada kullanılmıştır. Maksat hem kocasını seven ve hem de kocası tarafından sevilen kadındır. Ailedeki huzur ve âhengin de ancak eşlerin birbirlerini sevmeleri ile mümkün olacağı herkesin bildiği bir husustur. “Velûd” kelimesi ise, çocuk doğurabilen, kısır olmayan kadın demektir. Bilindiği üzere evlenmenin ana gayelerinden biri, neslin devamıdır. Bu da ancak çocuk doğurmakla mümkün olur. Kısır olan bir kadın ise, bu gayeyi gerçekleştiremez. Burada zikredilen bu iki vasıf, normal bir âilede olması gereken iki temel özelliktir.

    Öneri Formu
11889 D002050 Ebu Davud, Nikah, 3, +

Bize Amr b. Avn, ona Ebu Avane, ona Katade ve Abdülaziz b. Suheyb, ona da Enes b. Malik (ra) rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Safiyye'yi âzâd etmiş, (sonra onunla evlenmiş) ve âzâd etme işini de mehir saymıştır."


Açıklama: Bir kısım fukaha, bu hadise dayanarak bir erkeğin âzâd ettiği bir câriyeyi mehir vermeden alabileceğini, âzâdın mehir sayılabileceğini söylemişlerdir. Ancak Ebû Hanîfe ile Mâlik ve Şâfiî’ye göre, âzâd mehir sayılmaz, dolayısıyla ayrıca mehir vermek gerekir. Hadîste sözü edilen Hz. Peygamber’in uygulaması ise, ona mahsus özel bir durumdur. Ebû Hanîfe, bir insanın câriyesini hürriyetine kavuşturmasını, onun üzerindeki hakkından vazgeçmesi olarak görür, dolayısıyla mülkiyetin iptali anlamına gelen âzâd işinin mehir yerine sayılmasını doğru bulmaz.

    Öneri Formu
11896 D002054 Ebu Davud, Nikah, 5

Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Abdullah b. Dinar, ona Süleyman b. Yesâr, ona Urve, ona da Rasulullah'ın (sav) zevcesi Hz. Aişe'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Nesebin haram kıldığını süt de haram kılar."


Açıklama: Aynı aileden olan kadın ve erkeğin birbirleriyle evlenmeleri haram olduğu gibi, yabancı oldukları halde küçükken süt emişen erkek ve kadının birbirleriyle ve yakınlarının da onlarla evlenmeleri haramdır.

    Öneri Formu
11897 D002055 Ebu Davud, Nikah, 6

Bize Müsedded ve Ebu Ma'mer, onlara Abdulvâris, ona Habib, ona Amr b. Şuayb, ona Said el-Makburî, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kendisine had cezası olarak sopa vurulan zinakâr bir erkek, ancak kendi gibi biriyle evlenebilir." [Ebu Ma'mer dedi ki: Bu hadisi Habib el-Muallim bana Amr b. Şuayb'dan naklen rivayet etti.]


    Öneri Formu
11894 D002052 Ebu Davud, Nikah, 4

Bize Hennâd b. es-Serî, ona Abser, ona Mutarrif, ona Amir, ona Ebu Burde, ona da Ebu Musa (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Cariyesini hürriyete kavuşturup da onunla evlenen kimseye iki kat ecir vardır."


    Öneri Formu
11895 D002053 Ebu Davud, Nikah, 5

Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyl, ona Züheyr, ona Hişam b. Urve, ona Urve, ona Zeyneb b. Ebu Seleme, ona da Ümmü Seleme'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Ümmü Habibe, Ey Allah'ın Rasulü; kız kardeşime arzu duyuyor musun? dedim. Bana, "onu ne yapacak mışım?" diye sordu. Onunla evlenirsin dedim. "Senin kız kardeşinle mi?" Evet. "Sen bunu ister misin?" Ben zaten senin bir tanen değilim ki! Başka ortaklarımın da bulunduğu bir hayra kız kardeşimin de ortak olmasını arzu ederim. "O, bana helâl değildir." Ama vallahi bize, senin, Ebu Seleme'nin kızı Dürre -ravi Züheyr kızın ismi için Zerre dedi- ile evlenmek istediğin haber verildi. "Ebu Seleme'nin kızı mı?" Evet. "Vallahi o benim kucağımda yetişen üvey kızım olmasa bile yine bana helâl değildir; çünkü o benim süt kardeşimin kızıdır. Beni ve (babası) Ebu Seleme'yi Süveybe emzirmişti. Artık bir daha bana kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi teklif etmeyin!"


    Öneri Formu
11898 D002056 Ebu Davud, Nikah, 6


    Öneri Formu
11870 D002046 Ebu Davud, Nikah, 1


    Öneri Formu
11892 D002051 Ebu Davud, Nikah, 4